Mittwoch, November 29, 2006

Rüya memleketi







Web sayfamda size Anadolu’da küçük bir bölge olan Kapadokya’dan bahsetmek istiyorum.
Belki de bu kelime ile daha önce İncil’de de karşılaştınız.
Ama orada Roma İmparatorluğunun büyük bir vilayeti olarak belirtilmekte.
Bir coğrafyacı Sezar Avgustus’un yaşadığı dönemde Kapadokya’nın sınırlarının güneyde Toros dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Karadeniz’e kadar uzandığını yazmıştır.
Bugün ise doğuda Kayseri, batıda Aksaray, kuzeyde Hacıbektaş ve güneyde Niğde arasında sıkışmış küçük ama olağanüstü bir yer olan Kapadokya turistik bir terim olarak bilinmektedir.
Hemen hemen 10 yıldır Türkiye’yi dolaşıyorum ancak Kapadokya’ya ilk kez 90’lı yılların ortasında bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine gittim.
Doğrusu ilk önce Kapadokya’nın çok turistik bir yer olduğunu düşündüm. Belki de böyle düşünmem benim için bir şanstı. Karadeniz bölgesi dağlarıyla, yaylarıyla bana ülkemi hatırlattı.
Ayrıca Gürcü vadilerinin, nadir ziyaret edilen şahane kiliseleri, Ağrı Dağı’nı ve bir rüyayı andıran doğu bölgelerini de görmüş oldum.
Sadece yaşadığım ilk günler önyargımı doğruladı. Genellikle yeni gelen insanların yapmış olduğu gibi otobüsle yörenin belki de en tanınmış yeri olan Göreme’ye gittim.
Göreme sebepsiz yere bu kadar sevilmiyor. O, Türkiye’nin en güzel bölgelerinden birinin kalbinde bulunuyor ve az zamanda çok yer gezmek isteyenler için iyi bir altyapıya sahip.
Bir açık hava müzesi olan Göreme’den oradaki en güzel mağara kiliselerine yaya olarak gitmek mümkün. Orada birçok özel pansiyon ve taşıt kiralanabilecek yerler de mevcut.
Ayrıca organize gezi turları düzenlenmekte ve bu turlara kayıt olmakta hiç problem değil.
Eğer İngilizce veya Almanca konuşuyorsanız dil sıkıntısı da yaşamazsınız. Ama bu durum benim için pek faydalı olmadı çünkü oradaki cana yakın ve kibar insanlardan Türkçe öğrenme şansını kullanamadım.
Bu ülkede Türkçe bir şeyler öğrenmek kesinlikle boşuna değildir.
Eğer insanlarla sadece yabancı dile iletişim kurarsanız yaşanacak olayların çok azını yakalayabilirsiniz çünkü bu şekilde sizi sadece turizmle uğraşan insanlar anlayabilirler.
Eğer 25 sene önce ki ilk gelişimde Göreme’yi görmüş olsaydım orada kalırdım.
Ama bugün de gerçek Anadolu yaşamını görmek için daha uzaklara gitmenize gerek yok.
Göreme’ye çok az bir uzaklıkta bulunan Çavuşin ve Ortahisar bölgeleri turistlere rağmen fazla değişmemişlerdir.
Buna bağlı olarak ta ilginç ve uygun (örneğin yörenin kültürünü sergileyen eski evler) kalacak yer seçenekleri de fazla değil. Ancak iyi izlenim bırakan pansiyonlar Uçhisar, Mustafapaşa, Avanos ve Ürgüp’te bulunmakta.
Rüya gibi bu yerden ve orada yaşayan insanlardan o kadar memnun kaldım ki 1997 yıllının sonunda Ortahisar’dan eski bir ev satın aldım. Böyle çılgın bir işe kalkışan ilk yabancı ben değilim ve şimdiye kadar da kesinlikle hiç bir pişmanlık duymadım.
Başlangıçta harap bir durumda olan evim şimdi ise gerçek bir yuva haline geldi.
Köyün bir bölümünün tarihi değerler bakımından koruma altında olmasına karşın evde restorasyon yaparken hiç bir güçlükle karşılaşmadım.
Bunun sebebi ise oradaki kibar ve yardımsever insanların benimle beraber resmi kurumlara gelmeleri, dilekçeleri yazmama yardım etmeleri ve başıma gelen her türlü sorunda yanımda bulunan kişilerle gerçek dostlar olduk.
Bir kaç bölgede Kapadokya’yı her yıl ziyaret eden yüz binlerce turistten dolayı maalesef küçük Disneylandlar oluşmuş. Ayrıca oralarda otobüsler için geniş asfalt yollar, hediyelik eşya satan sıralı tezgahlar, fotoğraf çekilmek için süslenmiş develer, oteller ve diskotekler de mevcut.
Buna rağmen birkaç yüz metre illerde tekrar yalnız kalabilir ve turist topluluklarıyla karşılaşmadan büyüleyici vadilerde yürüyüş yapabilirsiniz inanın orada zamanın durduğunu hissedeceksiniz.
Yaşayan bir doğada kuş cıvıltılarını dinlenmek, tilkileri veya yırtıcı kuşları seyretmek istersiniz Ortahisar’daki Balkan Vadisi doğru yerdir.
Burada yapılacak en iyi şey etrafta gezintiye çıkmaktır. Bu ilgi çekici cevre kesinlikle size sıkıcı gelmeyecektir.
Bin yaşından daha fazla olan, kayalıklardaki kiliselere, insanların ve hayvanların yaşadığı orijinalliği bozulmamış mağaralara hayran kalacağınızdan emin olabilirsiniz.
Önceleri burada yaşayan insanlar evlerde veya kulübelerde değil de yere kazdıkları çukurlarda ve yumuşak kayalarda açtıkları kovuklarda oturmuşlardır. Aynı zamanda kiliselerini de bu yöntemlerle inşa etmişlerdir.
Hıristiyanlar, doğanın gizlediği büyük mağaralarda ve vadilerde yüzyıllar boyunca güvenli bir şekilde yaşamışlardır.
Kapadokya’daki birçok kilise resimlerle süslenmiştir ancak bazılarına da yalnızca basit semboller izlenmiştir.
Resimlerdeki boyaların hala tazeliğini koruması içerdeki havanın dışarıda çok değişiklik gösteren iklime rağmen sabit kalmasından kaynaklanmaktadır.
Tüf kayalıkların içine yapılmış oturma yerleri yazın serin kışın ise elverişli bir ısıya sahip oldukları için yakın bir geçmişe kadar kull anılmışlardır.
Eğer şansınız varsa ve doğru zamanda oradaysanız; atlarla ve sabanlarla verimli tarlalarda çalışan çiftçileri veya eşekleri taşıma aracı olarak kullanan insanları görebilirsiniz, ya da kendilerine özgü ekmek yapan kadınlarla bizim çoktan unuttuğumuz birçok işlerle uğraşan insanları da görmeniz mümkün.
Turistler için yürüyüş yollarının bulunmaması belki de hem avantaj, hem de dezavantaj.
Üzerinde tabela bulunmayan, çiftçilerin kullandığı o kadar çok patika yol var ki yöreyi tanımayan birinin bu yollarda kaybolması işten bile değil.
Yörenin geçim kaynakları arasında tarım, halıcılık, kilim dokumacılığı ve kilden çanak çömlek yapımı öne çıkmaktadır.
80’li yıllarda daha da önem kazanmaya başlayan turizmcilik bugün de önemli geçim kaynakları arasında yer almaktadır.
Verimli volkanik topraklarda kurulmuş olan üzüm ve meyve bahçeleri ise yöre insanının kendi ihtiyaçlarını karşılamalarına fazlası ile yetmektedir.
İlkbahar ve sonbahar Kapadokya’yı ziyaret etmek için en uygun zamanlardır.
Mart başlarında meyve ağaçları çiçeklenmeye başlar, Mayıs ve Haziran aylarında büyüleyici yabanı çiçekler diğer zamanlarda genellikle kuru bir görüntüsü olan yöreye şaşırtıcı bir güzellik katarlar.
Ekim ve Kasım aylarında ise parlak güz renkleri bu yörenin güzelliğine daha da güzellik katarlar.
Temmuz ve Ağustos aylarında ise yörenin sıcaklığı üst safhadadır.
Kapadokya oldukça yüksek bir rakımda (1000 – 1300 m) bulunduğu için hava yaz akşamlarında bile serinlemektedir.
Buna dayanarak size iyi bir uyku uyuyacağınız konusunda garanti verebilirim. Kaldı ki ben buranın gündüz sıcağında bile güney sahillerinin nemli ve baskın sıcaklarında ki kadar rahatsız olmuyorum.
Kış soğuk ve karlı olabilir. Gecen yıl şubat ayının 3 haftasını orada geçirdiğim sırada kar bile gördüm. Ayrıca çocukların kayak takımları ve kızakları olmamasına karşın kendilerine özgü geliştirdikleri kış oyunlarıyla çok eğlendiklerine de tanık oldum.
Kapadokya kar örtüsünün altında kaldığı zaman çok güzel bir görüntü ancak bu her yıl tekrarlanan bir olay değil.
Yıllık yağış ortalaması yaklaşık 360 mm civarında ve yıl boyuna güzel hava yakalama şansınız çok fazla.
Bununla beraber her mevsimin kendine hoş görülmeye değer bir güzelliği var.

Nevşehir’e çok uzak bir mesafe de olmayan Tuzköy’deki havaalanından haftada 2 kez Kayseri’den ise günde iki kez uçak seçisi mevcut.
Ankara ise Nevşehir’e yalnızca 4 – 5 otobüs saati uzaklıkta. Bunun yerinde Kapadokya İstanbul arasında da her gece otobüs seçesi bulunmakta.
Türkiye’de uzun yol otobüsleri oldukça rahat ve modern. Çay, kahve servisinin yanında her 2 – 3 saate bir dinlenme tesislerinde mola verilmekte.
Otobüs ve iç hat uçuşları biz turistler için çok uygun.
Yavaş ve daha az konfora sahip trenler ise çok daha ucuz. Yöreye en yakın ve en büyük tren istasyonları Kayseri ve Niğde’de yer almakta.
Ayrıca gezi planlarınız için http://www.neredennereye.com/ adlı İnternet adresten de faydalanabilirsiniz.
Türkiye’ye gitmenin en iyi yolu uçak ancak otobüs, tren ve gemi ile gitme imkanı da var.
Hem Türkiye’ye ulaşmak hem de iyi bir yolculuk yapmak amacında olanlar için deniz yolu en elverişli seçenektir tabii ki otobüs ve trende olduğu gibi bunun için de yeterli zamanınızın olması gerektir.
Ayrıca aracınızı trene yükleyerek Avusturya’daki Villach’tan Edirne’ye kadar da gitmeniz mümkün.
Kısa süreli seyahatler için mesela http://www.l-tour.de/ adresinde uygun ucuz önerileri bulunmakta.
Ancak bu adreste direk Kapadokya önerileri mevcut değil fakat öncelikle Antalya, Bodrum ve Dalaman gibi turizm merkezlerine oradan da bir günlük veya bir gecelik otobüs seyahatleriyle Kapadokya’ya gidebileceğiniz mümkün.
Türkiye’de otobüs yolculukları ise sigara yasağı geldiğinden beri gerçekten zevkli ve rahat geçiyor. Bazı şoförlerin kendilerini izinli görmesini saymazsak bu yasaya herkes riayet etmekte.
Ülkede birçok sigara içen insan bulunmasına karşın bu kurala herkesin saygı göstermesi gerçekten takdir edilecek bir durum.
Kapadokya’ya direk olarak Nevtur, Göreme, Kapadokya ve Kent turizm otobüs izletmeleri ile gidilebilir.
Eğer direk olarak Göreme’ye gitmek isterseniz Kent turizm tavsiye edebileceğim, en iyi hizmeti sunan otobüs şirketidir.
Ama direk Göreme değil de diğer yerlere gitmek isterseniz öteki şirketlerle de Nevşehir’e gelip oradan servislerle Ortahisar, Uçhisar ve Ürgüp’e geçebilirsiniz.
Ortahisar’da eğer şoför isterse sizi merkeze kadar götürür ama bazen den köyün girişinde bıraktıkları oluyor.
Bana göre de bu tamamen şoförün insiyakicine kalmış. Ben şimdiye kadar birkaç defa köyün girişinde inmek zorunda kaldım ancak yanımda 30 kg yük olduğu için 2 km yürümeyi pek umursamadım.
Dikkatimi çeken diğer bir hususta; (belki diğer yabancı ziyaretçilerin de dikkatini çekmiştir)
Havaalanında bekleyen taksi şoförlerinin biz yabancılara karşı biraz acımasız davranmaları. Bir sebeple taksimetrelerinin bozuk olduğunu iddia ederek biz yabancılardan normal tutarın çok daha üstünde bir fiyat talep edebiliyorlar aynı zamanda sırf kendi kârları için “bu saatte başka taşıt bulamazsınız” şeklinde yanlış bilgi verdikleri de oluyor.
(Şunu belirtmeliyim ki burada kesinlikle bütün taksi şoförleri şeklinde bir genelleme yapmıyorum elbette ki dürüst olanları göz ardı etmemek gerekir. )
Birde diğer yönden düşünürsek Avrupa’da bile kendinden çok karşısındakini düşünen bu kadar çok insanla karşılaşmadım bu tür insanları tarıma sarsı ülkenin iç kesimlerinde (istisnaları yine göz ardı etmek gerekiyor) Bodrum, Antalya, Marmaris gibi turistik yerlere oranla çok daha fazla.
Bu düşüncelerimle konudan biraz uzaklaştım sanırım. Eğer seyahat gözlemlerim ve tecrübelerimle ilgili eğlenceli (İngilizce) yazılar okumak istiyorsanız lütfen burayı tıklayın.
Görülmeye değer resimli İngilizce homepage Peter Kennett`ten.
Orada Göreme ve Ürgüp yakınında da çevrenin şahane bir tabiata sahip olduğunu açıkça görebilirsiniz, mesela Aksaray Ihlara vadisi gibi.
Bununla beraber Kapadokya hakkında ilginç bilgilere de ulaşmak mümkün.
Buraya kadar sayfamı okuduğunuz için teşekkür etmek istiyorum. İngilizce ve Almanca sayfalarda farklı fotoğraflar bulabilirsiniz, bu dilleri anlamasanız bile fotoğrafları görmenizi tavsiye ederim.
Kapadokya ve etrafında yaşayan insanların gerçekten de başkalarına ayırdıkları çok fazla zaman vardır. Onların sade ve çok küçük şeylerden mutluluk duyarak yaşamaları beni her zaman için etkilemiştir.
Dünyada eşi benzeri az bulunacak türden olan bu rüya gibi yerde dolaşırken yerleri ve gökleri yaratan tanrıya büyük minnettarlık ve hayranlık duyuyorum.

Bu durumda ona yalnız İsrail kralı David’in şu sözleri ile teşekkürlerimi iletebilirim:

RAB`be övgüler sun, ey gönlüm!
O`nun kutsal adına övgüler sun, ey
Bütün varlığım!
RAB`be övgüler sun, ey canım!
İyiliklerinin hiçbirini unutma!
Bütün suçlarını bağışlayan,
Bütün hastalıklarını iyileştiren,
Canını ölüm çukurundan kurtaran,
Sana sevgi ve sevecenlik tacı
Giydiren,
Yaşam boyu seni iyiliklerle
Doyuran O`dur,
Bu nedenle gençliğin kartalınki
Gibi tazelenir.
(Tevrat, Mezmur 103)

Çünkü yaptıklarınla beni
Sevindirdin,ya RAB,
Ellerinin işi karşısında sevinç
İlahileri okuyorum.
Yaptıkların ne büyüktür,ya RAB,
Düşüncelerin ne derin!
Aptal insan bilemez,
Budala akıl erdiremez.
(Tevrat, Mezmur 92)


Canım yalnız Tanrı`da huzur bulur,
Kurtuluşum O`ndan gelir.
Tek kayam, kurtuluşum,
Kalem O`dur, asla sarsılmam.
(Tevrat, Mezmur 62)


Eğer web sayfamla ilgili düşünce ve eleştirilerinizi benimle paylaşmak, sizde bir şeyler eklemek isterseniz e-mail adresim hubert.canal@utanet.at.
İsterseniz düşüncelerinizi memnuniyetle ziyaretçi sayfasına yazarım.
Ancak sık sık ikinci vatanımda bulunduğum için bu biraz uzun sürebilir çünkü orada e-mail ile bana ulaşmanız imkansız, buna şaşırmamalısınız; Kapadokya öyle bir dünya ki insan ordayken bilgisayarı çok kolay ve çabuk unutabiliyor.
Yaklaşık yılın dokuz ayı Avusturya`dayım ve Dornbirn tren garında çalışıyorum.
Dornbirn Vorarlberg`te dağlar ve Bodensee arasında bulunan küçük ve güzel bir şehir.
Gerçekten işimi seviyorum ve çok anlayışlı iş arkadaşlarım var, eğer öyle olmasalardı kesinlikle benim Türkiye rüyam daha kısa sürerdi.
Ayrıca huzurlarınızda benim için zamanını hiçe sayan Tom’a, İngilizce ve Türkçe çevirilerde büyük yardımları olan Linda, Rukiye ve Deniz’e şükranlarımı sunmak istiyorum. Onlar olmasa idi bu siteyi oluşturamazdım.

Keine Kommentare: